MEF Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu, Ukrayna-Rusya Savaşı ile yeniden gündeme gelen, sıklıkla etkisi ve caydırıcılığı tartışılmaya başlanan ve 73. Kuruluş Yıldönümü olan NATO’yu değerlendirdi.
Prof. Dr. Kibaroğlu şunları söyledi:
“NATO’nun geleceği konusunda tabi ki NATO ülkeleri, müttefikler bir arada karar verecekler. Ancak şöyle bir beklenti çok doğru olmaz, NATO, burada belli bir güç gösterisinde bulunamadı, yani Rusya’yı Ukrayna’yı işgal etmekten alıkoyamadı. Dolayısıyla ‘Zaten Varşova Paktı’na karşı kurulmuştu.’ diye yanlış bir bilgi var; çünkü Varşova Paktı, NATO’dan 6 yıl sonra kuruldu. ‘Artık Varşova Paktı’da yok, karşısında sadece bir Rusya var, onu da etkisiz hale getiremediği için NATO’nun varlık sebebi sorgulanabilir.’ diye düşünülebilir ama NATO’nun, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Varşova Paktı dağıldıktan sonra varlığını devam ettirmesinin sebebinin sadece Sovyetler Birliği’ne karşı bir tehdit algılaması olmuş olduğunu düşünmüyorum.
NATO’nun varlık sebebi
NATO’nun varlık sebebi Batılı yaşam tarzı dediğimiz, demokratik rejimlerin ve bireysel özgürlüklerin açık pazar ekonomilerinin, yani Batılı yaşam tarzını oluşturan temel unsurların korunması. Buna tehdit unsuru oluşturmasına karşı askeri unsurları korumak istemesidir. Dolayısıyla Varşova Paktı’nın dağılması, Duvarın yıkılması, Sovyetler Birliğinin dağılması doğrudan NATO’nun dağılmasını gerektirmedi, kaldı ki o dönemde başta Fransa ve Almanya olmak üzere NATO’nun, Amerika’nın hegemonyası altında bir yapı olması sebebiyle, ondan kurtulmak amacıyla ‘acaba biz NATO olmaksızın bir Avrupa Birliği’nin askeri kapasitesini geliştirebilir miyiz?’ diye bir arayışa girdiler ancak bunun hem zaman alacağını hem maliyetli olacağını hem de bütün AB’nin hemfikir olmadığını görünce süreç devam etmekle birlikte ısrarlarından vazgeçtiler.
NATO’yu, güvenliklerini birinci unsur haline getirdiler, dolayısıyla NATO Batılı yaşam tarzına tehdit oluşturan her türlü gelişmeye karşı askeri bir imkan kabiliyeti bütünü olarak tutulmak isteniyor.
Dolayısıyla Ukrayna’nın süreci belli olduktan sonra dahi NATO’nun varlık sebebini sürdüreceğini düşünüyorum.
Çünkü gerek uluslararası terörizm gerek bölgesel bazı çatışmalar, Batılı yaşam tarzına tehdit ilk aşamada olmasa bile, takip eden aşamalarda tırmanarak oluşturabilir bu endişe her zaman var.
Kaldı ki zaten Rusya’nın, Ukrayna’ya yaptıklarından sonra NATO üyesi olan eski ve Orta Avrupa ülkesi, eski Varşova Paktı üyesi olan ülkelerin, ‘NATO giderse biz güçsüz ve savunmasızı kalırız.’ diye NATO’nun devam etmesi yönünde baskı yapacaklarını ve bunun da uluslararası konjonktüre uygun bir gelişme olarak NATO’yu devam ettireceğini düşünüyorum.
Ukrayna-Rusya savaşı
NATO’nun burada nasıl bir sınav verdiği henüz sınav bitmediği için kağıtları okumadan not vermemek gerekir. Çünkü bir defa İstanbul’da başlayan görüşmeler var, bu Türkiye’nin diplomasi alanında önemli bir adımı ve umarız ki buradan bir sonuç çıkar. Ancak ben Putin’in kafasında ne olduğunu kendisi dışında kimsenin bildiğini zannetmiyorum. En yakınları Dışişleri Bakanı Lavrov olsun, Savunma Bakanı Şoygu olsun ve Genelkurmay Başkanı Gerasimov olsun… bütün senaryonun tamamını onlarla bile paylaştığını zannetmiyorum.
O da gidişata göre kendisini zor durumda bırakmayacak ve aşamayacak olduğu engeller olduğu takdirde o noktaya kadar bu süreci devam ettireceğini düşünüyorum. Henüz şu an o aşamada olduğunu zannetmiyorum. O sebeple kısa sürede bir barış antlaşması olursa tabi ki memnun oluruz, ama bunun henüz Putin’in kafasındaki hedeflere yakın olduğunu zannetmiyorum.
Dolayısıyla bu sürecin nasıl gelişeceği, NATO süreci Putin’e sadece yaptırımlarla değil başka yollarla da yüksek bir maliyet çıkarıp çıkartmayacağı, Putin’in hedeflerini geriye çekip sürece bir son verip vermeyeceğine bağlı.
Süreç uzadığı takdirde bu NATO’nun etkisinin kısıtlı olacağını gösterir ama diğer yandan da eski Varşova Paktı üyelerinin, Sovyet Cumhuriyetleri’nin, Baltık Ülkeleri’nin, Orta Avrupa, Doğu Avrupa Ülkeleri’nin NATO’nun her halükarda devamından yana bir tavır içerisinde olacaklarını tahmin ediyorum.
Kaldı ki Almanya ve Fransa kendi askeri kapasitelerine güveniyorlar, Fransa nükleer bir güç, yüksek miktarda bir saldırı olduğu taktirde buna karşılık verecek imkan ve kabiliyetlere sahip. Keza AB’den ayrılan İngiltere’de böyle imkanlara sahip ama NATO’la bu yükü paylaştıkları taktirde NATO’nun top yekün varlığıyla caydırıcılığını devam ettirmek isteyeceklerdir diye düşünüyorum.”