Tarihte birçok kez farklı sebeplerle çip krizleri yaşandı. Son yaşanan ve halen devam eden çip krizi ise bunların en büyüğü
Çip üretiminde serbest veya güvenli ticaret bölgesi ve ortak girişim Türkiye'nin sektördeki kazanımları olabilir
Albaraka Türk Ekonomisti Yavuz Selim İşleyen, dünyadaki çip krizini AA Analiz için kaleme aldı.
*
Çipler bir süredir dijitalleşen dünyanın kilit noktalarından biri olma yolunda ilerliyor. Halihazırda küçük ev aletlerinde, otomotiv üretiminde, savunma sanayisinde, bilişim sektöründe çipler oldukça geniş bir paya sahip. Bu sektörler aynı zamanda küresel ticaret için de önemli. Elektronik cihazları yöneten bir yapıda kendine yer bulan çipler, bilgiyi depolamada da kullanılıyor. Özellikle büyük verinin (big data) önemini artırdığı bu dönemde, çiplerin de önemi artıyor. Ancak son yıllarda çip üretimi ve tedariki, aynı anda hem talep artışı hem de farklı nedenlerden ötürü arzın düşmesiyle büyük bir krizle karşı karşıya kaldı.
Çip krizi ne zaman başladı?
Tarihte birçok kez farklı sebeplerle çip krizleri yaşandı. Son yaşanan ve halen devam eden çip krizi ise bunların en büyüğü. Kovid-19 salgını öncesinde ABD ve Çin arasında başlayan ticaret savaşları çip üretimi ve tedarikini de olumsuz etkilemiş, ABD’nin Huawei’ye yaptırım uygulaması krizi tırmandırmıştı. Çip üretiminde 1990’lardan bu yana sahip olduğu gücü giderek azalan ABD, ticaret savaşlarıyla eski gücüne kavuşmayı hedefliyordu. Ticaret savaşlarının gidişatı belli değilken, 2019’un son günlerinde Çin’de meydana gelen salgın, tedarik zincirlerini savaş dönemleri haricinde hiç olmadığı kadar bozdu.
Kapanma kararlarının açıklandığı 2020 yılının mart ve nisan aylarında küresel ticaret neredeyse durma noktasına geldi. Gemiler limana yanaşamadı, üretim ve dağıtım hiç olmadığı kadar sekteye uğradı. 2022 yılında halen toparlanamayan tedarik zincirlerinin etkisiyle çip krizi daha da büyüyerek ülke ekonomilerini etkilemeye başladı. ABD çip üretiminde eski günlerine dönmeye çalışırken, Çin ve Güney Kore de bu alandaki yatırımlara devam ediyor. Özellikle Huawei’ye uygulanan yaptırım, yatırımlarını zayıflatsa da Çin’in dijital dünyanın gereklilikleri göz önüne alındığında bu alandaki yatırımlardan geri kalması düşünülemez. Nitekim, 1990’larda küresel üretimin yüzde 80’ini karşılayan ABD ve Avrupa’nın üretimdeki payları yıldan yıla düşüyor. Bunun yanı sıra üretim paylarını giderek artıran Tayvan ve Çin’in 2030’lara gelindiğinde küresel üretim kapasitesinin yüzde 42’sine sahip olması bekleniyor.
Bununla birlikte, yapılan araştırmalar çip talebinin doğrudan etkileri değerlendirildiğinde 450-500 milyar dolar seviyesinde bir gelire karşılık geldiğini gösteriyor. Bu miktarın yanı sıra alt sektörlerin geliri ve gelecekte ihtiyaç duyulan kapasite artışı düşünüldüğünde pastanın büyüklüğü de gözler önüne serilmiş oluyor. Çin’in stratejik planları ve çip sektörünün sahip olduğu büyüklük ve potansiyel düşünüldüğünde arz-talep dengesinin sağlandığı ve tamamen sona eren bir çip krizinden bahsetmek pek mümkün olmayabilir.
Krizin küresel etkileri
Mevcut krizi öncelikle üretiminde yoğun olarak çip kullanılan sektörleri sert bir şekilde vurmaya başladı. Örneğin, elektronik araçlar (oyun konsolları, televizyon, bilgisayar, telefon), otomobil, savunma gibi sektörlerde çip tedarikinde yaşanan problemler, siparişlerin farklı pazarlara kaymasına sebep oldu. Ayrıca elektrikli araçların artışı çip talebini de artıracağı için bazı şirketler art arda üretimi yavaşlatma kararları aldı. Bu durum hem otomotiv sektörünü olumsuz etkiledi hem de kısa/orta vadede elektrikli araçlara dönmeye çalışarak petrol talebini düşürmeyi hedefleyen ülkelerin de planlarının teşhir olmasıyla sonuçlandı.
Dünya ekonomisinde enflasyonun yükselmesinde pay sahibi olan çip krizi, uluslararası kurumların çevresel etkilerini düşünerek tasarladıkları adımları da geç atmalarına sebep oluyor. Bugünkü şartlar altında elektrikli araçların üretimindeki durgunluk ve araçlarda petrol kullanımına bir süre daha devam edilmesi bekleniyor. Ancak önümüzdeki dönemde elektrikli araçların kullanımının artacağını düşünürsek elektrikli araç üretiminde önemli bir yere sahip olan çipin, üretim ve tedariki de gündemde kalmaya devam edecektir. Dolayısıyla çip üretimi bir süre sonra normal seyrine kavuşarak önümüzdeki dönemde yatırımlardan daha büyük paylar alabilir.
Ülkeler ve şirketler bu alandaki eksikliği görerek bazı hamlelerde bulunuyor. Örneğin, dünyanın en büyük çip üreticilerinden Tayvanlı TSMC şirketi Japonya’da, teknoloji devlerinden Samsung da ABD’nin Teksas eyaletinde, büyük bir çip fabrikası kuracağını açıkladı. Bu iki fabrikanın şirketlere maliyetinin 25 milyar dolara ulaşması beklenirken, Japonya ve Teksas yönetimi de önemli teşvikler veriyor. Bu ve benzeri yatırımlar birçok ülkede yapılmaya başlanmışken, şirketler de yönlerini çip üreten fabrikalara ve teşvik veren bölgelere çevirmiş durumda.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın etkileri
Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş da çip krizini ikinci safhaya taşıdı. Savaştan önce yalnızca yaptırımlar ve tedarik zincirleri sebebiyle düşüş yaşayan çip üretimi şimdi savaş sebebiyle daha büyük bir tehdit altında. Rusya-Ukrayna Savaşı petrol, doğal gaz, buğday gibi birçok ham madde özelinde etkisini sert şekilde gösterirken, neon gazı ve paladyum tedarikinde de problemler ortaya çıkmaya başladı. Ukrayna, küresel neon gazı üretiminin yaklaşık yüzde 85’ine sahipken, Rusya paladyum üretiminde yüzde 40’lık bir paya sahip. Dolayısıyla çip üretiminde kullanılan bu iki maddenin ticareti savaştan olumsuz etkilenerek çip krizini de derinleştirdi. Sene başında tedarik zincirlerinde beklenen iyileşmenin yaz aylarına doğru gerçekleşmesi bekleniyordu ancak savaş bu beklentileri de erteleyerek otomobil fiyatlarında olumsuz bir seyir meydana getirdi.
Türkiye ne yapıyor ve ne yapmalı?
Bilindiği üzere Türkiye, TOGG üretimiyle otomotiv sektöründe kendine bir yer edinmeye çalışacak. İç piyasaya yönelik veya ihracat amaçlı üretimi fark etmeksizin TOGG şüphesiz ki Türkiye ekonomisi ve altyapısı için kritik bir yere sahip olacak. Kovid-19 salgınından önce tanıtılan TOGG’la birlikte Malezya ile imzalanan sanayi ve teknoloji alanındaki anlaşmalarla çip üretiminde önemli bir adım atılmıştı. Çip üretiminde ciddi bir tecrübeye sahip olan Malezya’yla imzalanan anlaşma kayda değer bir öngörüyle gerçekleşti. Hem bir fabrika kurulumu hem de çip üretimine yönelik imzalanan anlaşmayla Türkiye önemli bir kazanım elde edecektir. Ayrıca TÜBİTAK tarafından geliştirilen "ÇAKIL" ismindeki milli mikroişlemci projesiyle de otomobil üretiminde meydana gelebilecek aksaklıkların giderilmesi planlanıyor. Türkiye çip krizinin henüz başlarında attığı adımları daha da geliştirerek bu alanda -özellikle tasarım alanında- var olan bilgi birikimini kullanabilir.
Geçtiğimiz günlerde ABD Hazine Bakanı Janet Yellen “friend-shoring” kavramını ortaya atarak artık serbest ticaretin değil, güvenli ticaretin öne çıkacağını ifade etti. Türkiye birçok alanda üretici ve jeopolitik olarak da güçlü konumda olması sebebiyle belli alanlardaki üretim için "friend-shoring" bir anlayış geliştirebilir. Ayrıca, birçok sektörde Ortak Girişim (Joint Venture) projelerine katılan Türkiye, çip üretiminde de tedarik zincirini değiştiren ve üretim kapasitesini artırmak isteyen birçok şirket için "friend-shoring" anlayışıyla imkanlar sağlayarak ortak girişimle bu alandaki payını artırabilir. Sermaye birikiminin bir kısıt olduğu çip üretiminde serbest veya güvenli ticaret bölgesi ve ortak girişim Türkiye’nin sektördeki kazanımları olabilir. Türkiye bu alanda yapacağı hamlelerle dünyadaki pazardan aldığı payı artırabilir. Bütün bunlar tıpkı enerji meselesinde olduğu gibi çip meselesinde de “kendi kendine yetebilirliğin” önümüzdeki dönemde kilit konulardan biri olacağını gösteriyor.
Kaynak: AA / Yavuz Selim İşleyen, Albaraka Türk Ekonomisti, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İktisat Yüksek Lisans