Yapay Zekanın Arka Planı
Yapay Zekanın (YZ) köklerinin antik çağdaki mitlere kadar uzandığını söylemek mümkün olmakla birlikte bu terim ilk kez 1950’li yılların sonundan itibaren hayatımıza girdi.
1960’lı yıllarda ABD Savunma Bakanlığının ‘bilgisayarları eğitmeye’ dönük projesiyle birlikte güvenlik ve savunma alanında yeni bir hamle başladı.
İngiltere ve Japonya’nın sürece katılmasıyla birlikte YZ’nın ayak izleri hem sivil hem askeri alanda filizlendi.
Dijitalleşmenin kökbudak salmasına ve ‘Büyük Veri’nin hızlı ve sağlıklı bir kapsamda değerlendirilmesine bağlı olarak bugün itibariyle her alana sirayet eden kapsamlı bir ivmenin ana öznelerinden biri haline geldi.
YZ Nedir? Güvenlik-Savunmayı Nasıl ve Ne Yönde Etkiler?
Basit tanımıyla YZ insanın düşünme yapısını anlamak ve bunun benzerini ortaya çıkaracak bilgisayar işlemlerini geliştirmeye çalışmaktır. Makinelere insan gibi öğrenen, tahminde bulunan ve karar veren bir yetenek kazandırma düşüncesinin YZ’nın mantığında olduğu söylenebilir. Nitekim YZ, öğrenen, karmaşık içerikleri anlayan, kendi sonuçlarına varan, insanın bilişsel süreçlerini anlayan ve buna göre rutin olan ve olmayan görevleri yerine getirerek insan performansını taklit eden teknoloji olarak tanımlanabilir. YZ, bünyesinde birçok altkümeyi barındıran son derece karmaşık algoritmalara dayalı üstün bir yetenek ve kaldıraçtır. Bu altkümeler içinde otonomi, makine öğrenimi, kuantum, robotik, bulut-sürü teknolojileri ve bioteknolojiler gibi yenilikçi, yükselen ve çığır açan teknoloji alanları bulunmakta.
YZ, çok geniş bir yelpazeye konu olan algoritmaları esas alarak ‘Büyük Veri’yi sivil-askeri yönleri itibariyle değerlendirmek üzere kurgulanıyor.
Temel amaç, sağlıklı ve öngörülü bir karar alma sürecini kolaylaştırmak, durumsal farkındalığı ortaya çıkarmak, erken uyarı kapasitesini küresel çapta genişletmek, endüstriyel olsun askeri olsun fırsatları önceden saptayıp bunlardan yararlanmak, olası çatışmalara dair sıhhatli analizler yapmak, hasılı her alanda stratejik öngörü yeteneğini azami kılmaktır.
YZ en basit halinden, bilinen anlamıyla zekanın (IQ) yanısıra duyguları da (EQ) özümsemeye dayalı en gelişmiş şekline kadar güncel yaşantıya her geçen gün damgasını vuran bir aşamaya vardı.
Bilişim ve internet devriminin ilerlemesiyle birlikte 2010’lu yıllardan bu yana milyarlarca dolarlık yatırıma sahne olan YZ’nin, önümüzdeki on yıla baktığımızda güvenlik-savunmada ağırlığını daha fazla hissettireceğine kesin gözle bakılmalı.
Siyasi karar alıcılar, savunma uzmanları ve uygulayıcıları için YZ’nin vazgeçilemez bir kuvvet çarpanı oluşturduğu artık yadsınamaz bir gerçek.
Makine-makine ve insan-makine etkileşimine dayalı gelişmiş algoritmalar üzerine inşa edilen YZ yeteneklerinin stratejik-operasyonel-taktik planlamanın ana bileşenlerinden biri olması kaçınılmaz. Bu bağlamda, savunma planlamasında, çığır açan bu ileri teknolojik yeteneğe bağlı olarak harekat usullerinin, normlarının, eğitim modellerinin, uygulamalarının ve doktrinlerin uyarlanması bir zorunluluktur.
YZ’nin, harekat/lojistik-destek, komuta-kontrol, muhabere (iletişim, bilgisayar ve istihbarat-C4I) süreçleri, yapıları ve doktrinleri üzerinde dönüştürücü etkiler yapmaya başladığı açıktır. Paralel şekilde istihbarat-gözetleme-hedef tespit-keşif (ISTAR) misyonlarında YZ tabanlı otonom yetenekler kritik rol oynamaya başladılar. Bu gözlem her üç kuvvet (hava-deniz-kara) için de geçerlidir. Siber güvenlik ile uzay teknolojilerini de kapsamaktadır. Sistem ve yeteneklerde otonominin derecesi arttıkça muharebe sahasında daha az zayiatla, kısacası daha maliyet-etkin yollardan üstünlük sağlamak beklenmelidir.
YZ’nin Ülkeler ve Kurumlar Üzerindeki Etkileri
YZ’deki ilerlemeler çeşitli ülkeleri ve kurumları da harekete geçirdi. Örneğin NATO, 2010 Lizbon Zirvesinden bu yana başta YZ olmak üzere yükselen ve çığır açan teknolojilere odaklandı. İttifakın güncellenecek stratejik konseptine temel dayanak oluşturan ve bu makalenin yazarlarından birinin de içinde yer aldığı Bağımsız Uzmanlar Grubu’nun yürüttüğü fikri tartışmalarda ve hazırladığı “NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik” Raporunun yükselen ve çığır açan teknolojilere dair bölümünde YZ’nin neredeyse ana odak noktasını oluşturduğu görülmekte. Esasen günümüz uluslararası güvenlik ortamında jeopolitik ve stratejik rekabetin giderek kendini daha fazla hissettirdiği koşullarda YZ dahil yükselen ve çığır açan teknolojilerin oyun değiştirici bir sınama ve aynı zamanda bir fırsat olarak görülmesi bir rastlantı değil. 2021 Ekim’inde düzenlenen NATO Savunma Bakanları Toplantısında İttifak geleceğe dönük YZ Stratejisini kabul etti. Bu stratejinin amacı kilit YZ etkinleştiricilerini (enablers) güçlendirmek ve ilgili siyasayı uyarlamak yoluyla YZ alanındaki dönüşüme ivme kazandırmak. Tabiatıyla müttefik ülkeler NATO çerçevesinde kolektif hareket etmek suretiyle karşılıklı işlerliğe (interoperability) ve ortak standart gelişimine odaklanmayı sürdüreceklerdir. Yeni ortaklık mekanizmaları geliştirilerek İttifakın inovasyon potansiyelinden yararlanılması hedeflenecektir. YZ stratejisinin uygulanması, ayrıca, NATO’nun Kuzey Atlantik için Savunma İnovasyon Geliştiricisi (DIANA) girişimiyle olan bağlantılardan istifade edilmesini de sağlayacaktır. Sorumlu mühendislik uygulamalarına ve YZ’nın sorumlu kullanımı ilkelerine dayalı bir ‘standartlara uyumluluk’ tüm çalışmaların temelini oluşturacaktır.
AB, 2018 yılından bu yana YZ’nin güvenlik ve savunma alanını da kapsayan bir anlayışla bütüncül bir strateji geliştirmeye ve YZ’nin ortak değerlere, normlara/ kurallara ve standartlara dayandırılmasına dair düzenlemelere yoğunlaştı.
Türkiye dahil birçok ülke özellikle 2017 yılından bugüne değin ulusal YZ stratejileri benimsemeye yöneldi.
YZ alanında 1950’li yıllardan beri yaptığı yatırımlar ve Ar-Ge çalışmaları dolayısıyla ABD’nin başı çektiği görülmekte. ABD, bu alandaki yatırım ve girişimlerindeki üstünlüğü korumak üzere Sivil-Asker Birlikteliği kavramını esas almakta. Bu kavramın NATO bünyesinde de etki yarattığı bilinmekte.
YZ alanında Çin, ABD’nin en büyük rakibi olmaya adaydır. 2013’te Xi Jinping savunma alanını önceleyen bir söylem eşliğinde ‘Sivil-Asker Füzyonu’ (SAF) kavramını ortaya attı. 2017 Haziran’ında ise SAF’ı bir strateji olarak tanımladı. SAF stratejisinin temel hedefi, kamu-özel sektör işbirliğiyle 2049 yılına kadar Çin silahlı kuvvetlerini dünya klasında bir orduya dönüştürmek. Keza Çin’in yapay zekada 2030 yılına kadar dünya lideri olmayı hedeflediği de bilinmekte.
YZ yarışında Rusya da dışarıda kalmamıştır. 2017’de Putin, “YZ sadece Rusya için değil, aynı zamanda tüm insanlık için gelecektir. YZ geniş çaplı fırsatlar getirebilir. Öte yandan YZ, aynı zamanda tehditlerin öngörülmesini de zorlaştırabilir. YZ alanında kim lider olursa, o dünyanın da yöneticisi olacaktır.” ifadeleriyle Rusya’nın YZ’ye bakışını ortaya koydu.
YZ sektörüne yatırım yapmaya ve bu yeteneği ilerletmeye yönelik süreçte kervana Güney Kore, Singapur, Kanada, İngiltere, Hindistan, Avustralya gibi gelişmiş ekonomilere sahip ülkeler de katıldı.
Günümüzde üç ana kutup (ABD-Çin-Rusya) arasındaki jeostratejik çekişmenin YZ alanına da yayıldığını görmekteyiz. Bu çekişme içinde çeşitli bölgesel aktörler ile kurumların da yer aldıklarına tanık olmaktayız. Başta YZ olmak üzere yükselen, çığır açan teknolojilerde daha da ilerlemeye dönük çabaların hızlandığını, bunların stratejilere bağlandığını gözlemekteyiz. Bu noktadan hareketle şu gözlemleri yapmak mümkün:
2021’in ikinci çeyreğinde geçmiş yüzyıla ait bir kavram olan ‘Soğuk Savaş’ın yerini, oyun değiştirici teknolojiler etrafında biçimlenen büyük güç mücadelesi alacaktır. Bunun yön ve kapsamının belirlenmesinde YZ’nın başat rollerden birini oynayacağını öne sürmek abartı olmayacaktır.
YZ teknolojisinde bireyselden sürü zekasına kadar uzanan yelpazede ortaya çıkacak gelişmeler strateji-savunma konseptlerini, uygulamalarını ve doktrinlerini dönüştürecektir. Bu dönüşümün izleri ve sonuçları şimdiden açıkça görülmektedir.
İçinde toplumsal, ekonomik ve güvenlik-savunma alanlarını doğrudan etkileyen birçok altkümeyi barındıran YZ sektöründe geride kalan ülkelerin bölgesel-küresel ölçekte etki-nüfuz yaratması mümkün olmayacaktır.
YZ, bir kuvvet çarpanı olduğu kadar, bir tehdit çarpanıdır. Hibrit savaşta, dezenformasyon alanında, siber güvenlik dünyasında, bilgi-bilişim yönetiminde/ işletilmesinde, ‘Büyük Veri’ye en kısa ve sağlıklı yollardan erişimde kritik rol oynayacaktır. Dolayısıyla, YZ’nın devlet ve devlet-dışı aktörlerce kötü maksatlarla kullanılmasının beraberinde getireceği sınamalara karşı hazırlıklı olunması gerekecektir.
Hukuki-etik boyutları ve sonuçları da bulunan YZ’nin sadece rekabete değil, işbirliğine de açık yönleri mutlaka değerlendirilmelidir. YZ, örneğin pandemi ve iklim değişikliği gibi küresel sınamalara karşı mücadelede durumsal farkındalık ve erken uyarı yönünden kritik bir katma değer ve işbirliği imkanları sağlayacak yönde kurgulanabilir. Dolayısıyla, savunma boyutu itibariyle bir sınama oluşturmasına karşın sosyo-ekonomik yönü bağlamında sayısız olanaklar sunabilir. Bu her iki yönü itibariyle ele alındığında dikkat çeken bir olgu, YZ, otonom sistemler ve bulut tabanlı algoritmik harp ağlarını kapsayan bir silahların kontrolü/silahsızlanma çerçevesinin henüz filizlenmemiş olmasıdır.
YZ’den her alanda yetenek geliştirme ve toplumsal-kurumsal direnç ve dayanıklılığı (resilience) arttırma yönünde de yararlanmak mümkündür. Günümüzün sistemik stratejik rekabetinin, YZ’nin sağlayabileceği olumlu işbirliği alanlarına ne derece yansıyabileceğini kestirmek güçtür. Bu açıdan bakıldığında YZ için küresel çapta ortak değerlere dayalı normatif bir yapı, düzen ve standartlara dönük işbirliğini olanaklı kılacak arayışların desteklenmesi önemlidir.
Mevcut savunma yeteneklerini YZ bazlı olarak daha verimli ve etkili kullanmak, gelecekte geliştirilecek yeni yeteneklerin büyük ölçüde YZ temelli olmasını sağlamak yönündeki yatırımların, araştırma-geliştirme faaliyetlerinin, buna uygun model ve tasarımların ortaya çıkacağını kestirmek kehanet olmayacaktır.
Önümüzdeki sürece baktığımızda YZ’nin, diğer yeteneklerin yanısıra, caydırıcılık kavram ve önlemlerini de dönüşüme tabi tutacağı açıktır. Bu durum, özellikle kendi kendine karar verme yetisine sahip, dolayısıyla otonomisi bulunan YZ bazlı sistemlerin kullanımı arttıkça kendini daha da hissettirecektir.
YZ yetenekli sistemlerin ön plana geçmesiyle, karar alma hızının artacağı, kuvvetlerin sevk ve idaresinin hem kolaylaşacağı hem olası personel kayıplarının azalacağı bir ortamda siyasi karar alıcıların sergileyecekleri olası eğilimler, üzerinde hassasiyetle durulacak önemli bir sınama oluşturacaktır. Eğer bu eğilimler küresel hegemonya kurmaya yönelirse şiddetli bir çatışma sarmalının ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelebilir. Bu da küresel anlamda karşılaşılabilecek en büyük risk olur.
YZ’nin, güncel kavramsal tartışmalarda ön plana geçen ‘stratejik otonomi’ açısından da sonuçlar doğurması beklenmelidir. Hangi ülke veya kurumun stratejik otonomi sınırlarının nerede başlayıp, hangi noktada son bulacağını belirleyecek alanların başında YZ’nin geleceğini kestirmek güç değildir.
Her hal ve karda YZ, güvenlik-savunma olsun, sosyo-ekonomik alan olsun günümüzün ve geleceğin sürükleyici olgularından biridir. Bu itibarla fikri ve fiziki hazırlıkların buna göre yapılması tercih değil, zorunluluktur.
YZ Sürecinde Türkiye
Son derece dinamik bir süreç izleyen YZ sektöründe Türkiye’nin orta ölçekli bir konuma gelmesinde başta İHA/SİHA yeteneklerinin geliştirilmesi kuşkusuz önemli bir ivme yaratmıştır.
2021 Ağustos ayında ulusal YZ stratejisinin açıklanması şüphesiz önemli bir ilk adımdır. YZ ulusal stratejisinin belirlenmiş bir takvim ve eylem planlarına bağlı olarak ilerletilmesi öncelenmelidir. Stratejinin hayata geçirilmesinde insan kaynaklarının eğitimi ve genişletilmesi elzemdir. Bu hedef doğrultusunda etkili ve verimli bir ekosistem tesis edilmesi ve bu sistemi beslemek üzere en başta nitelikli işgücüne açık gereksinim var. Her şeyden önce bu hedef gerçekleştirilemediği takdirde stratejinin havada kalması kaçınılmazdır. Bununla birlikte sadece kamu kurumlarında değil, özel sektör, akademik çevreler, sivil toplum örgütlerinde de giderek güçlenen bir uzmanlık kapasitesinin gelişmekte olduğu memnuniyetle gözlemleniyor.
Ulusal stratejinin açıklanmasının hemen ertesinde Türk savunma sanayi için ‘Yapay Zeka Platformu’ tesis olunmasına yönelik tasarı da önemli. Daha da önemli olan bu tasarının ivedilikle hayata geçirilmesi.
Türkiye’nin otonom sistemlerde ulaştığı aşamayı ortaya koyan önemli bir gelişme 2021 İlkbaharında Libya’da Hafter güçlerine karşı kullanıldığı anlaşılan Türk yapımı ‘kamikaze drone’ (Kargu-2) saldırısı oldu.
Türkiye’nin elindeki YZ bazlı yetenekler sadece hava araçlarına özgü değil. İnsansız deniz ve kara araçlarına da dönük projeler bulunmakta ve bunlar sahada denenmekte. Bu yöndeki çaba ve girişimlerin aralıksız sürdürülmesinin Türk savunma sanayii ile ekonomisine ciddi katkılar sağlayacağı aşikar.
YZ bazlı yetenekler geliştirilirken bunların entegre bir ağ içinde bireysel veya sürüler halinde birbirleriyle çalışma/konuşma yetisine sahip algoritmalarla beslenmesi önem taşıyacaktır. Başka bir anlatımla, beşinci nesil olarak nitelenen gelecekteki savaş halinde YZ ve algoritmik harp unsurları ve 5G teknolojisinin desteklediği çoklu alan (multidomain) operasyonlarının öne çıkması sürpriz oluşturmayacaktır.
YZ sürecini zamanında yakaladığı söylenebilecek, an itibariyle bu alanda ortalarda bir yere sahip Türkiye’nin ilerleyen dönemde bu kritik sektörde geride kalmamak için güncel gelişmeleri yakından izleyerek, YZ’ye dayalı yeteneklerini uyarlanmaya açık bir yönde geliştirmesine öncelik verilmelidir.
Bu süreç ilerletilirken önem taşıyan husus, genişlemekte olan yelpazedeki paydaşlara dayalı ekosistem içinde sinerji yaratmaya özen gösterilmesidir. Bu sinerji temelinde işbirliği ile bilgi ve deneyim paylaşımını teşvik edecek bir ortamın tesis olunmasıdır.
Kaynak: Büyükelçi (E), EDAM Başkanı, NATO eski Genel Sekreter Yardımcısı, Türkiye’nin NATO nezdinde eski Daimi Temsilcisi Tacan İldem / Büyükelçi (E), Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı, Türkiye’nin NATO nezdinde eski Daimi Temsilcisi Fatih Ceylan
“Yapay Zeka güvenlik ve savunmayı nasıl dönüştürür?” üzerine bir yorum