Milgem ihracatı Türkiye’yi değiştirecek

Türkiye en büyük savunma ihracatı anlaşmasını 2 yıl önce Pakistan ile imza attığında konunu önemi çok iyi anlaşılamamıştı. Hafta içinde projeye hayata geçiren Türk şirketleri arasında Milgem’in ürün tedariğine yönelik imzalar atılınca bu büyük ihracat tekrar konuşulmaya başlandı.

Yaklaşık 2 yıl önce Pakistan ile birlikte Suudi Arabistan’a da 4 artı 1 olarak Milgem ihracatı gündemdeydi. Ciddi mesafede kaydedilmişti. Ancak çeşitli gelişmeler yaşanınca Suudi Arabistan ihracatı rafa kalktı. Pakistan ile Milgem ihracatı için anlaşmalara imza atıldı. Ancak öncesinde de deniz platformları alanında iki ülke arasında test edilmiş işbirlikleri söz konusuydu.

Pakistan Deniz Kuvvetleri’ne Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş (STM) tarafından geliştirilen Denizde İkmal Gemisi 2016’da teslim edildi. O tarihe kadar Türk savunma sanayinin tek seferde en büyük askeri gemi ihracat projesi olan “Denizde İkmal Gemisi” Pakistan’ın bağımsızlık yıldönümünde Karaçi’de suya indirildi. Akabinde STM, Pakistan’ın Agosta 90B sınıfı denizaltıların modernizasyonuna imza attı.

Bu gelişmeler Türkiye’yi denizde farklı bir noktaya taşımaya başladı. Amiral Özden Örnek’in fikir babalığını yaptığı, amiral Mazlum Savaş Onur’un da mühendislik tarafını millileştirip, sahip çıktığı Milgem projesiyle Türkiye dünyaya açılmaya başladı. Her iki amirali de bu vesileyle hayırla anmamız şart. Zira Milgem onların eseri olarak hayata geçti.

Türkiye ilk defa Milgem projesiyle korvet tipi bir askeri geminin tasarımını milli olarak gerçekleştirmeyi başardı. Böylece gemi tasarımı, inşası ile sistem entegrasyonunda dışa bağımlılık azaltıldı. Askeri tersaneler ve özel sektör harp gemisi inşasında bilgi birikimine, tecrübeye, altyapıya ve donanıma sahip oldu. Deniz gücümüzün endüstriyel tarafında müthiş bir moral kaynağı olurken, Türkiye için de önemli bir ihracat kalemi haline geldi.

Öte yandan STM, Almanlarla birlikte Endonezya’nın denizaltı ihalesine girdi. Bu projeyi G. Kore kazanmış olsa dahi Türkiye yurtdışında ilk defa böyle bir tecrübe yaşamış oldu. Almanya kara ve hava savunma ürünleri ihracatında Türkiye’ye tahditler uygulasada deniz savunma ürünlerinde böyle bir meselenin olmamasında Türkiye’nin denizde yakaladığı başarının izlerini aramamız gerekiyor.

Milgem projesi Türk tersanelerinde hayata geçmeye başladığında, projenin yüzde 35’ine tekabül eden motor ve silah sistemleri ağırlıkla Almanya ve ABD’den ithal ediliyordu. Motor ve türbinler için MTU ve GE şirketleriyle anlaşmalar yapılmıştı. Hatta Suudi Arabistan’a Milgem ihracaatı neredeyse kesinlik kazanmak üzereyken bu gemilerin ihtiyacı olan motor ve türbinler de önceden tedarik edilmişti.

Nurettin Canikli’nin Milli Savunma Bakanı olduğu dönemde Milgem ihracatının ana üstlenicisi olan STM’nin rolünü değiştirmesi gelişmelerin seyrine etkilemiş olsa da Pakistan’la yapılan anlaşma sorunsuz bir şekilde ilerlemeye devam ediyor. Milgem’de silah sistemlerinin millileştirilmesi Aselsan ve Roketsan’ın çalışmalarıyla başarıldı. Böylece Milgem’in “İstanbul Sınıfı” olarak adlandırılan modeli ortaya çıktı.

Gemilerin değerlerinin yaklaşık 300 milyon dolar olduğu düşünülürse bunun yüzde 15 seviyesindeki maliyeti tersane gerisi yazılım, silah sistemleri, motor ve türbinlerden oluşuyor. Ne kadar millileştirebilirsek ihracat şansımız ve verimliliğimiz o derece artacaktır. Endüstriyel deniz gücüne ne kadar erişebilirsek, Türkiye de o oranda ve gerçek anlamda bir deniz ülkesi haline gelecektir.

STM ile Askeri Fabrika ve Tersane İşletme A.Ş (ASFAT) arasında ana tahrik sistemi tedariki ve entegrasyonuna yönelik mühendislik çözümleri konusunda yapılan anlaşmada yeni bir durum yoktu, fakat Milgem ihracatının yeniden gündeme gelmesine vesile oldu. Ancak STM ihracaat anlaşmasına imza attığında zaten bu hususlar halledilmişti. Sonradan ASFAT ana yükleniciliği üstlenince tahrik sistemleri STM olduğundan bu anlaşmaya gerek duyuldu.

Netice itibariyle Pakistan Deniz Kuvvetleri için üretilecek Milgem korvetlerinin inşası İstanbul Tersanesi Komutanlığı ve Karaçi Tersanesi’nde gerçekleşecek. Böylece Türkiye önemli bir deniz platform aracı ihracatı yaparak maddi ve manevi değerlerle uzun yıllar bu proje sebebiyle işbirliğine devam edecektir. Artık Türkiye, bu tarz projelerde “Ben de varım” diyebilecek, dost ülkelerle işbirliği imkanlarına daha geliştirme şansı elde edecektir.

Amiral Cem Gürdeniz’in “Mavi Vatan” kavramı, Amiral Cihat Yaycı’nın deniz yetki anlaşmaları yaklaşımıyla denizdeki gerçek sınırlarımızın sınırını belirleyen çalışmaları endüstriyel taraftaki gelişmelerle daha anlamlı hale gelecektir.

Kaynak: Güntay Şimşek / Habertürk

Yorum yapın