İlk Türk havacılık şehidi İsmail bin Hammâd el-Cevherî

İsmail bin Hammâd el-Cevherî (Ebû Nasr İsmâ’il İbn-i Hammad el-Cevherî) Gazneliler döneminde doğmuş bir Türk bilginidir. Havacılık tarihinin en önemli simalarındandır. İsmail Cevheri olarak bilinmektedir. Daha çok Cevherî lakabıyla meşhûr olmuştur. İnci, yakut, elmas gibi değerli taş yapımı veya ticaretiyle uğraşan kimse mânasına gelen Cevherî olarak anılmasının sebebi bilinmemektedir. Abbas Kasım İbn-i Firnas’tan sonra havacılık tarihindeki ikinci önemli şahsiyettir. Uçma ile ilgili en önemli adımları atmıştır. Kendisinden sonra gelen havacılara örnek olmuştur.

İsmail Cevheri’nin doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber Türkistan’ın (bugünkü Kazakistan) Mâveraünnehir bölgesindeki Fârâb (Otrar) şehrinde 940 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Cevheri’nin ailesi Türk asıllı olup babasının ismi Hamid’dir. İlk eğitimini, Divanü’l Edeb sözlüğünün yazarı olan, dayısı İshak bin İbrahim’den almıştır. Sonrasında ise Bağdat’a giderek, orada Ebû Sa’îd Hasen bin Abdullah Merzubân Sayrafî ve Ebû Ali Hasen bin Ahmed Fârisî gibi önemli ilim adamlarından dersler almıştır. İsmail Cevheri sonradan öğrendiği Arapçasını geliştirmek amacıyla önce Bağdat’a ardından Hicaz’a gitmiştir. Daha sonra hat öğrenmek için de Damgan’a seyahat etmiştir. Bağdat’tan sonra birçok ilim şehrine giderek yazmak istediği bir sözlük için çalışmalar yapmıştır. Kuzey Irak’ta el-Cezire, Suriye’de Rebia, Hicaz ve Necid’deki Mudar kabileleri ile uzun süre vakit geçirmiştir. Bu kabileler, Arapça dili konusunda görüşülecek ve danışılacak en önemli bilgi kaynaklarıdır. İsmail Cevheri, kabilelerin ziyaretlerden sonra memleketine doğru yola çıkmış ancak Horasan’da bir âlimin ricasını kırmayarak bir süre de Horasan’da kalmıştır. Sonrasında o bölgenin en ünlü ilim merkezlerinden biri olan Nişabur’a (Nîşâpûr, Arapça Nîsâbur, Neysâbûr) gitmiş ve oraya yerleşmiştir. Günümüzde İran’ın Razavi Horasan Eyaleti’nde bulunan Nişabur, tarih boyunca önemli ilim merkezlerinden biri olmuştur. Nişabur Ortaçağ’da Horasan bölgesindeki dört büyük şehrin en önemlisiydi (diğerleri Merv, Herat ve Belh). İsmail Cevheri, ömrü boyunca Nişabur’da eğitim-öğretimle, eser telifi ve Kur’an-ı Kerimi el yazısıyla çoğaltmak için uğraşmıştır. Burada ilk eseri “al-Ṣiḥāḥ fī al-Lughah” isimli Arapça sözlüğü yazdı. Bu önemli eserde kelimeler, asıllarının son harflerine ve son harfleri aynı olan kelimeler de birinci ve ikinci harflerine göre tertiplenerek karşılıkları yazılmıştır. İsmail Cevheri sözlüğü yayımlayamadan vefat etmiştir. Vahyi daha doğru anlama çabasıyla başlayan sözlük çalışmaları, Cevheri ile daha da ileri bir seviyeye ulaşmıştır. Söz konusu sözlük eser, yaklaşık bin kadar ayeti ihtiva etmekte ve içerisinde pek çok Kur’ân lafzının tefsirini barındırmaktadır. Oldukça seçkin, bilinir ve ünlü bir eserdir. Bir bakıma küçük bir dilbilimsel tefsir olarak da değerlendirebileceğimiz Sıhah, sahih kelimeleri ihtiva etmesi yönüyle filolojik tefsir için önemli ve sağlam bir kaynaktır. Bedevî Araplar’dan gelen fasih kelimeler ihtiva etmesi açısından da ayrı bir özellik arz etmektedir. Bu eser Vankulu Mehmed Efendi tarafından Vankulu Lugati adı altında basılmıştır. 16. yüzyılda Türkçeye çevrilerek İbrahim Müteferrika tarafından kurulan ilk matbaanın bastığı ilk kitap ünvanını da almıştır.

İsmail Cevheri, dünyada yapılacak en mühim şeyin göklerde uçmak olduğunu belirtmiş, bu yolda çalışmıştır. Çok çeşitli kanat tasarımları yaparak, evinin bahçesinde uçuş denemeleri yapmıştır. Uçuşunu 1010 yılında Nişabur Ulu Camii’nin kubbesinden atlayarak gerçekleştirmiştir. Toplanan halka: “Ey ahali benim yaptığım buluşu şimdiye kadar kimse yapmamıştır. Sizin gözlerinizin önünde şimdi uçacağım. Dünyada yapılacak en mühim şey göklere uçmaktadır. Ben de onu yapacağım.” diyerek atlamıştır. İsmail Cevheri’yi dinleyen halk onun delirdiğini düşünür. Cevheri kollarına iplerle iki büyük tahta kanat bağlar ve kendini yüksekten boşluğa bırakır. Kanatlar Cevheri’nin ağırlığını taşıyamaz ve bir müddet süzüldükten sonra yere çakılarak hayatını kaybeder. Bu uçuş girişimi ile hayatını kaybetmesi sonucunda İsmail Cevheri “İlk Türk Havacılık Şehidi” olarak tarihe geçmiştir. Bazı kaynaklarda ölüm tarihi olarak 1010 yılı yerine 1002, 1007 ve 1008 yılları belirtilmektedir.

İsmail Cevheri önemli bir ilim adamı olup çok önemli eserler meydana getirmiştir. Bunlardan ilki al-Ṣiḥāḥ fī al-Lughah, Arap sözlükçülüğü tarihinde tertip ve sahih kelimeleri ihtiva etmesi açısından yeni bir çığır açmıştır. İkinci önemli eseri Kitâbü “Arûżi’l-varaḳa”dır. Bu eserinde Cevheri, aruz sisteminde bazı önemli değişiklikler ve düzenlemeler yapmıştır. 3. önemli eseri Kitâbü’l-Ḳavâfî olup bu eser de aruz konusunda yazılmış çok eski eserlerden birisidir. Her iki eser de Âtıf Efendi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. İsmail Cevherî’nin el-Muḳaddime fi’n-naḥv adlı eserinin günümüze gelip gelmediği ise bilinmemektedir. Yazısı çok güzel olan İsmail Cevheri, Kur’ân-ı kerîmler ve daha birçok değerli kitaplar yazmış, hat sanatı’nda muntazam eserler ortaya koymuştur. Kendisinden birçok kimse ilim tahsil etmiştir. Bunlardan, İsmail bin Muhammed Nişâbûrî, Ebû Sehl Muhammed bin Ali Hirevî ve İbrâhîm bin Sâlih Verrâk adlı âlimler tanınan birkaç tanesidir.

İsmail Cevheri’nin denemeleri daha sonra Hezârfen Ahmed Çelebi ve Lagâri Hasan Çelebi gibi bilim adamlarına ilham kaynağı olmuştur. Her iki bilim insanımız İsmail Cevheri’den etkilenmişlerdir. Bir araştırmacı eğer uyguladığı bir yöntemin hatalarını veya eksiklerini görmüşse, bu hatalar ona veya ondan sonra gelenlere yol gösterici olur. Tabii konuya odaklanarak yapılan derinlik içeren çalışmalar araştırmacıya yeni kapılar ve alanlar açabilir. Başarısız denemelerde bile yeni projeler için önemli bilgiler elde edilebilir.

İlk Türk havacılık şehidimiz İsmail Cevheri yaptığı kıymetli çalışmalarla, havacılık tarihinin en önemli öncülerinden ikincisi olarak tarihteki yerini almıştır. Günümüz havacılığının gelişmesindeki katkıları çok büyüktür. Ayrıca dil ve edebiyat alanlarında çok kıymetli çalışmalar yapmış, eserleri günümüze kadar gelmiştir. İnsanlık ona ve çalışmalarına minnettardır. Hayatı boyunca, islam ile bilimin ayrılamaz bir bütün olduğunu savunmuştur. Başta islam alemi olmak üzere bütün insanlık onu örnek almalıdır.

Kaynak: Haber.aero / TUSAŞ Genel Müdür Yardımcısı Fahrettin Öztürk

Yorum yapın