'Türkiye’nin savunma ve güvenlik politikalarında büyük bir değişim yaşandı'

ASBÜ Öğretim Üyesi ve SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Prof. Dr. Murat Yeşiltaş, Türkiye’nin savunma ve güvenlik politikalarını Defensehere.com'a değerlendirdi.

Türkiye’nin savunma sanayii politikalarını bölgesel aktörlerin savunma politikaları ile karşılaştıran Yeşiltaş, şunları söyledi:

"Türkiye’nin güvenlik stratejisinde ve güvenlik politikalarında bunun bir parçası olarak da savunma siyasetinde çok önemli değişiklikler olmuş. Ortadoğu ölçeğinde diğer büyük aktörlere, bölgeyi etkileme kapasitesine sahip bölgesel aktörlerle, Türkiye’yi karşılaştırdığımız zaman arada ciddi bir farklılık var. Bu farklılık Türkiye’nin savunma güvenlik politikalarında büyük bir değişim yaşamasıyla sonuçlanmış. Yani Türkiye savunma güvenlik siyasetini değiştirmiş.

İkinci önemli nokta ise Türkiye’nin Ortadoğu’da tarihsel olarak her zaman önemli bir askeri güç ama bu askeri gücünün ayırt edici özellikleri konusunda Türkiye değişim ortaya çıkarmış. Bu değişim Türkiye hem askeri gücünde bir derinleşme yaşamış, yani daha nitelikli bir askeri güce sahip olmuş, daha çekinilen, caydırıcı gerçekten Ortadoğu’nun diğer ülkeleri ile karşılaştırıldığında daha etkin, hazır bir askeri güç olarak, askeri gücünü derinleştirmiş, nitelik olarak farklılaştırmış. Öte yandan askeri gücünü bölgeye yansıtabilmiş bir aktör olmuş, yani bölgedeki o üs siyaseti Katar, Libya, Suriye, Irak’ta ki askeri angajmanları Türkiye’nin bölgede güç projeksiyonu yapabilen bir aktöre dönüştürmüş, en önemli farklılık bu."

"Türkiye, ürün yelpazesi bakımından savunma sanayiisinde büyük bir sıçrama yaratarak, lig atladı"

"Bir üçüncü noktada, Türkiye savunma sanayii noktasında lig atlamış. Hem Ortadoğu ülkeleri ile arasındaki makası açmış ama burada tabi ki bazı platformlar ve sistemler konusunda, Türkiye’nin önünde olan aktörler de var. Örneğin; İran’ın Balistik füze kapasitesi, bunları üretebilme, kullanabilme, envanterine koyabilme kapasitesi Türkiye’den farklı ya da İsrail’in bazı noktalardaki kapasitesi Türkiye’den farklı ama Türkiye daha farklı ve daha fazla ürün yelpazesi bakımından savunma sanayiisinde büyük bir sıçrama yaratmış. Diğer bölge ülkelerinde bu sıçrama çok fazla yok. İran aynı pozisyonunu ve sürekliliğini devam ettirirken, İsrail de aynı sürekliliğini devam ettiriyor. Bu bize şunu gösteriyor; Türkiye bölgesel güç rekabetinde ve bölgesel güç dengesi arayışında en önemli sütunlardan bir tanesi. Bölgesel güç dengesini etkileyebilecek, bozabilecek ve taşıyıcılığını yapabilecek bir aktör olma yoluna doğru gidiyor. Yani Türkiye’nin savunma sanayiisinin en önemli hedefi kendi kendine yetebilen bir ülke haline dönüştürmek. Öncelikle birinci hedef bu.

Çünkü Türkiye’nin bazı ihtiyaçları var. Bazı tehdit algıları var. Bu tehdit algılarını ortadan kaldırabilmesi için güçlü ama özerk bir savunma sanayiine ihtiyacı var. Buradaki özerklik, yüzde yüz bağımsız bir savunma sanayii anlamına gelmiyor, bağımsızlık günümüz koşullarında çok mümkün değil. Yani bir ürünü önemli olan sizin üretebilme kapasitesine sahip olmanız, onu dizayn edebilmeniz ve onu bir yenilik olarak sunabilmeniz. Yoksa bir parçasını X ülkesinde, diğer parçasını Y ülkesinde üretebilmeniz sizin bu özerkliğinizi daha fazla güçlendirir. Daha güçlü olduğunuz anlamına gelir. Öte yandan bu özerklik hedefinin yanı sıra Türkiye’nin savunma sanayiisindeki atılımı, güçlü olma ve etkin olma isteği, Türkiye’nin bölgesel güç olma pozisyonunu pekiştirme işine de yarayacak ve Türkiye’yi bölgede çok etkin bir güç haline getirecek.

Bu bölgesel konsolidasyonu sağladıktan bir adım sonrası, Türkiye artık savunma pazarında önemli bir oyuncu aynı zamanda da bir güç projeksiyonu yapabilen, sadece kendi mücavir coğrafyasında değil, onun da biraz ötesine gidip burada askeri angajmanlara gerekirse girebilen güç projeksiyonu yapabilen bir aktöre dönüşmek. Dolayısıyla savunma sanayiisinde ki ivmenin ve yükselişin hedefleri bunlar."

'Türkiye’nin savunma ve güvenlik politikalarında büyük bir değişim yaşandı'

Yorum yapın