Montajla başlayan her şey!

Bu yazımızın temel amacı kamuoyunda sıkça sözü edilen önemli bir yanlışlığı veya algıyı dile getirerek, bu yanlışlığı düzeltmeye yönelik bir çabadır. Ülkemizdeki teknolojik gelişmeler, yapılan yatırımlar ve yeni üretilen ürünlerin montajı söz konusu olduğunda, kamuoyunda elde edilen kazanımların maalesef sadece parçaların bir araya getirilmesinden ibaret olduğu ve bu montaj faaliyetinin herkes tarafından kolayca yapılabileceği algısı oluşturulmaya çalışılır. Gerçek anlamda montaj nedir? Montaj ve sağladığı kazanımlar hafife alınacak kadar basit midir? Montaj ile başlayan başarı hikâyeleri yazılamaz mı? Bu gibi soruların cevaplanması ile durumun böyle olmadığı net olarak anlaşılacaktır. Şimdi gelin hep birlikte tüm bu sorulara cevap bulmaya çalışalım.

Montaj teknik anlamda birçok parçanın ve/veya alt sistemin birleştirilmesi ile bütünün oluşturulmasıdır. Bir hava aracı örneğinde, binlerce parça ve onlarca alt sistem birleştirilerek ve bunların bir arada çalışması sağlanarak nihai platform ortaya çıkarılır. Farklı sektörlerde de benzer tanımlar elbette yapılabilir. Aslında olaya teknik olarak bakıldığında montaj faaliyetleri, izlenen süreçler başlı başına bir iş olup ciddi uzmanlıklar gerektirmektedir. Binlerce parçadan oluşan kara ve hava araçlarının montaj faaliyetleri, haftalarca aylarca sürebilmektedir. Tasarım verilerinin olgunlaşmış olması durumunda dahi henüz seri üretime geçmemiş ürünlerin montaj faaliyetleri sırasında tasarım değişikliği ihtiyacı gündeme gelir. Parçaların birbirine uyumu, testler sırasındaki uyuşmazlıklar, kalite bulguları ile tasarım değişikliğine yönelik ciddi girdiler elde edilmektedir. Seri üretime geçmiş ürünlerin sonraki modellerinin üretimi sırasında da çok ciddi kazanımlar elde edilebilir. En basitinden evimizdeki bir mutfak aleti bile yüzlerce parçadan oluşabilmektedir. Teknik bir yetkinliğiniz olsa dahi bu aleti söküp takmada ciddi sorunlar yaşayabilirsiniz. Bu gibi durumlarda günlük hayatımızda ürünleri söküp takabilmek bile mühendislik anlamında çok ciddi bilgi birikimi, beceri ve uzmanlık gerektirmektedir.

Bir hava aracının montaj faaliyetleri sırasında elde edilen kazanım, bilgi birikimi, beceri ve uzmanlıklar ile teknolojik gelişmeleri yakından takip edebilen bir ülke konumunda olmak istiyorsak, şu cümleyi kullanmamızın çok yerinde olacağını düşünüyorum. “Her şey montajla başlar”. Örneğin, bir otomobili söküp takmadan veya tersine mühendislik yapmadan bileşenlerini nasıl anlayabiliriz? Çalışma prensibi hakkında nasıl fikir sahibi olabiliriz? Onun yeniden tasarlanması veya üretimi konusunda nasıl yol alabiliriz? Bir bütünü söküp takarken bile birçok fonksiyonu çok daha hızlı anlayabiliriz. Karşılaşılan sorunlar iyi anlaşıldığında yeni tasarımda bu sorunların giderilmesi mümkün olabilir. Dünyadaki ülkelere baktığımızda birçoğu ürün geliştirirken tersine mühendisliği sonuna kadar kullanmış, ürünü parçalara ayırmış, tekrar birleştirmiş ve elde edilen bilgiler ışığında kendi ürününü ortaya çıkarmıştır. Örneğin iPhone, Çin’de montajı yapılan, çok ucuza üretilen ama tüm yazılım işletim sistemi Amerikan malı olan bir ürün. Eğer, iPhone montajı yapmasalardı acaba Çinliler Huawei gibi bir cep telefonunu bu kadar kısa sürede ve dünya pazarında pay sahibi olacak kalite standartlarında tasarlayıp üretebilirler miydi?

Bu süreç hep böyle devam edip gidecektir. Yani her şey aslında montajla başlamaktadır. Çünkü bir konuda gelişim sağlamak ve yeni ürün geliştirebilmek için ilk başlangıç noktası mevcutları tam anlamıyla kavramak, anlamak, teknik analizini yapmak ve daha sonra ise bu bilgiler ışında kendi özgün tasarımını ortaya koymaktır. Havacılık sanayii de bu anlamda en güzel örneklerden biridir. Her ne kadar günümüzde otomasyon göreceli olarak artmış olsa da havacılık sanayinin hala en çok emek yoğun kısmı montaj ya da entegrasyondur. Bununla birlikte, diğer sektörlerin aksine hiç bir uçak üreticisi büyük çaplı montajı, kanat ve nihai montaj hattını bir tedarikçisine bırakmak istemez. Bu konudaki istisnalar ancak ülkeler büyük alımlar yaptığı taktirde nihai montaj hattı açılması ile gerçekleşmiştir.

Örnek olarak, Airbus 320 için Çin, Tianjin ve ABD’de montaj hatlarının kurulması gösterilebilir. Genelde uçak sektörüne sonradan giren ülkeler ve firmalar ilk önce montajla işe başlamışlardır. Yoksa sıfırdan bir uçağı tanımadan yol almak çok kolay değildir. Bilmediğin bir konuda tasarım yapmaya çalışmak yüksek maliyetlerle çok zaman alabilir ve hatta bazen imkansızlaşır. Fakat düşünelim ki bir uçağın ilk aşamada montajını yapıyorsunuz. Bunun için personeliniz eğitiliyor, montaj hattında çalışa çalışa ürünü iyice tanıyorlar ve parçaların fonksiyonlarını anlıyorlar. Zaman içerisinde nerelerde sıkıntı yaşandığını görüyorlar. Yaşayarak görmek bilginin kalıcılığı açısından çok büyük öneme sahiptir. Yazılı olmayan, örtük olan bilgi yaparak elde edilir. Bu iş için binlerce insan eğitiliyor, montaj yapmayı öğreniyor ve öyle bir an geliyor ki uçağı dağıtıp tekrar toplamak o ekip için rutin bir iş haline geliyor. İşte bu noktada artık ekip bazı yenilikler yapmaya başlıyor ve ilk olarak montaj araçlarını geliştiriyorlar. Bazı parçalarda revizyon yapılması konusunda öneriler getiriyor, görüş beyan ediyorlar. Çalışma prensibine hâkim oldukları için önerileri ile yapılan revizyonla birlikte her şey daha kolay olmaya başlıyor. Gereksiz ağırlıkları ve tasarım hatalarını görmeye başlıyorlar. Aslında bu hava aracı şöyle tasarlanmalıydı diye yorumlar yapabiliyorlar ki bu nokta aslında teknolojik gelişimin başladığı nokta oluyor.

Dünyadaki birçok ülke bu süreçleri yaşıyor. Yaşayarak öğreniyor ve nihayetinde özgün ürünler geliştirmeye başlıyor. Örnek olarak memleketimizin en önemli hava gücü olan F-16 savaş uçaklarında da benzer süreçler yaşanmıştır. Dönemin vizyoner Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal, F-16 savaş uçağı alımı sürecinde uçakların montajının Ankara’da kurulacak fabrikada gerçekleştirmesini istemiştir. Kanaatimce Rahmetli Cumhurbaşkanımız Cumhuriyetimizin ilk yıllarında başarılı bir grafik çizen havacılığımızı tekrar canlandırmak istiyordu. Türkiye’de havacılığın tekrar gelişmesi için bu adımı atmıştı. Şu an gelinen noktaya bakıldığında bu hedefin ne kadar isabetli olduğu görülecektir. O gün çok büyük eleştiriler yapılmış, bu proje vasıtasıyla elde edilen kazanımlar küçümsenmişti. Aslında eleştirilerin çoğu da maalesef teknik olmayan kişilerden geliyordu. Teknik altyapısı olan her insan montajın hiçte kolay bir iş olmadığını ve havacılıkla ilgili ciddi altyapısı olmayan ülkelerin bu işlere doğrudan giremeyeceğini bilir. İşte bu şekilde başlatılan projeler, sürecin yavaş yavaş sindirilerek öğrenilmesini amaçlamaktadır. Montaj yapa yapa sistemi öğrenmek, sistemi öğrendikten sonra yavaş yavaş geliştirmeye çalışmak, kullanıldıkça eskiyen ve kırılan parçaları bir şekilde tamir etmeyi ve hatta yeniden üretmeye çalışmak hep montaj işleriyle başlamıştır. Ayrıca, montaj yapılırken elde edilen önemli kazanımlardan biri de ürünün kalite sistemine hâkim olmaktır. Sonuçta, öyle bir noktaya gelinir ki artık uçağı tam anlamıyla özümseyen bir ekip ortaya çıkmış olur. Unutulmamalıdır ki yaşamadan, anlamadan, gerekli olan öğrenme sürecini geçirmeden yeni ürün geliştirmek bir hayalden öteye gidemez. Havacılığımızın dünyada en iyiler arasına girmesi ve öncü olması temennisiyle…

Kaynak: Haber.aero / Şükrü Çetinoğlu

Yorum yapın