Kitap: Hayalden Gerçeğe

TUSAȘ Yayınları’nın ilk kitabı "Hayalden Gerçeğe", 2004 yılında Savunma Sanayii İcra Komitesi tarafından alınan tarihî kararlarından ardından gökyüzüne taşınan Yeni Nesil Eğitim Uçağı HÜRKUȘ'un hikâyesini anlatıyor.

Vecihi Hürkuș ve Nuri Demirağ’ın başarılarının ardından yarıda kalan havacılık serüvenini Türk mühendis ve teknisyenleri ile yeniden başlatan TUSAŞ, prestij baskısının yanı sıra sert kapaklı versiyonuyla da yayımlanan Hayalden Gerçeğe isimli kitapta, 2006 yılında yerli uçak üretme arzusunun HÜRKUȘ ile hayalden gerçeğe nasıl taşındığını bütün detaylarıyla ele alıyor.

Uçakta emeği geçen birçok ismin görüşlerine, yaşadıkları anlara, ilk kez millî bir ürünün ortaya çıkarılmasında yaşanan zorluklara da değinilen kitapta, 10 yıllık süreci gözler önüne seren unutulmaz bir fotoğraf arşivi de yer alıyor.

Basında da sıkça konu olan, neredeyse 100 yüzyıl gerisinde kalarak havacılık sektörünü takip eden ülkemizin genç mühendis ve teknisyenlerinin süreçte yaşadıkları duygu dolu anlar da kitabın ana unsurlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.

Türk havacılık tarihinin unutulmaz kahramanlarından Vecihi Hürkuş'un anısını yaşatmak için HÜRKUȘ adı verilen millî uçağın doğuşu, hayat bulması, gökyüzüyle buluşması, sertifikasyon alması, altında imzası olan Türk mühendislerin şahitlikleri ve HÜRKUȘ'un geleceğini incelikle anlatan bu kitap, okura müthiş bir başarı hikâyesi vadediyor

Türkiye'nin Yeni Nesil Eğitim Uçağı HÜRKUȘ'un Hikâyesi bir şeye inanmanın, o inanca bağlanmanın ne gibi harikulade sonuçlara sebep olduğunu gözler önüne seriyor.

Kitaptan bir bölüm:

“Yerli uçak yapımının en zor kararlarından biri belki de ona uygun bir isim bulmaktı. Tüm milletin büyük bir heyecanla semalarda görmek istediği yerli uçak öyle bir isim taşımalıydı ki, herkes için aynı anlamı ve aynı duyguları ifade etmeliydi. Gökyüzünde salınacak olan bu uçak hepimize ortak bir hissi tattırmalı ve havacılık tarihinin görkemli başlangıcını, onu en iyi ifade edecek olan bir isimle bulutlara taşımalıydı. Aynı zamanda bu isim öyle benimsenmeliydi ki, hiçbir tartışmaya mahal vermeden, kimsenin itiraz edemeyeceği tüm millî duyguların ortak noktası olmalıydı. Başlangıç aşamasında “Vortex” dedikleri uçağa hem yeni hem de daha güçlü bir isim vermeyi hedefleyen Türk Havacılık ve Uzay Sanayii yöneticileri, HÜRKUȘ’un tüm sürecinde olduğu gibi isim aşamasında da en doğru kararı verdi. İlk yerli uçağın ismini, bu uçakta emeği geçecek, bu uçak için sabahlayacak, bu uçak için efor harcayacak ve bu sayede havacılığımızı yeniden olması gereken yere, yani göklere taşıyacak olanlar belirleyecekti.

Şirket bu yeni ismi bulabilmek için projede yer alacak olan kişiler arasında bir anket düzenledi.

Düzenlenen ankette en çok oyu alan birden fazla isim oldu. Ege, Vecihi, Turkuaz ve Hürkuș… Emeği geçen, bu gururu belki de herkesten daha fazla yaşayan, gecesi gündüzüne karışan, uyumayan, uçağı gökyüzüne taşımak için her türlü fedakârlığı yapan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii çalışanları, bunun sadece bir proje olmadığının bilincinde olarak, Türk milleti adına en doğru isimde karar kıldı. Herkes tek bir isimde, HÜRKUȘ’ta yoğunlaştı. HÜRKUȘ birçok duyguyu aynı anda hissettiriyordu ve birçok anlama da aynı anda yer veriyordu içerisinde. HÜRKUȘ; Vecihi Bey’in çabaları, hayal kırıklıkları, son bulan havacılık tarihi, kayıp, inanç, başarı, millî duygular, yeni başlangıçlar, gökyüzünde dolaşan bir kuş… Özgür bir kuş… Ve daha birçok anlamın tek telaffuzuydu.

Ankette çıkan isimler seçim ve onay için Savunma Sanayii Müsteşarlığına resmî bir yazıyla iletildi. Yaklaşık bir sene sonra, uçak tasarım aşamasındayken, Savunma Sanayii Müsteşarlığından beklenen yanıt gelecek ve millî uçağın adı HÜRKUȘ olarak belirlenecekti.

Belirlenen bu isimle çalışanlarına olan güveni daha da artan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii bu kararı bir sene sonra IDEF 2007 Fuarı’nda, Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Savunma Sanayii Müsteșarı Murad Bayar ve yeniden bir Türk uçağını gökyüzünde görebilmeyi uzun yıllar boyunca bekleyen Vecihi HÜRKUȘ’un kızı Gönül Hürkuș Șarman’la birlikte “HÜRKUȘ ahde vefamızın örneğidir” cümlesiyle Türkiye’ye duyuracaktı.”

Yorum yapın