BAE’nin Rafale Alımı: Mirage 2000-9 Emeklilik Planı mı; F-35 Riskleri için ‘B Planı’ mı?
Bugün uluslararası basına düşen haberler, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE), Fransa’dan, 80 adet Rafale savaş uçağı başta olmak üzere, toplam 17 milyar Euro’luk kapsamlı bir savunma alımı yapacağını bildirdi. Fransız Savunma Bakanı Florence Parly, satışı, ‘tarihi bir anlaşma’ olarak duyurdu.
İlk bakışta BAE’nin, Rafale F4 alımının, envanterindeki Mirage-2000-9’ları emekli etme yol haritası olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, daha karmaşık bir ihtimal değerlendirmesi de mümkün. Körfez ülkesinin, F-35 teslimatlarında olası riskleri görüp, 4.5 nesil bir ara çözüme, yani, geçici bir ‘B planına’ yönelmiş olması da muhtemel.
Arap ülkelerinin en üst düzey ABD askeri yeteneklerine ulaşması için aşması gereken iki temel engel bulunmakta. Bunlardan ilki, ABD’de sadece askeri siyasanın ve Orta Doğu politikaları vizyonunun değil, bunları oluşturan müktesebatın da parçası olan İsrail’in askeri üstünlüğünün korunması (QME – Qualitative Military Edge) prensibidir. İkinci temel husus ise, özellikle Çin ve bir ölçüde de Rusya’nın kritik ABD teknolojisine erişmesi riskleridir. Her iki konu da, BAE’nin F-35 teslimatları için farklı düzeyde problematik boyutlar içeriyor.
BAE F-35 Satışı ve İsrail Askeri Üstünlüğünün Korunması Mülahazaları
Özetle, ABD, Orta Doğu’ya yönelik savunma portföyünde, İsrail’in askeri kapasitesinin bölge ülkelerine göre muharip ve teknolojik olarak üstün nitelikler taşımasını taahhüt ediyor. 5. nesil bir savaş uçağı, daha da önemlisi, çok gelişmiş sensör füzyon yetenekleri ile bir enformasyon üstünlüğü unsuru olan F-35, QME çerçevesinde önemli bir yere sahip.
Birleşik Arap Emirlikleri, 2020 yılında İsrail ile imzaladığı İbrahim Anlaşması (Abraham Accords) zemininde, İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmuş ve söz konusu ilişkilerini hızla geliştirmiştir. BAE’nin resmi talebi de belirtilen süreç ile doğrudan ilintilidir. Daha açık bir ifade ile, BAE, F-35 alımını İsrail ile normalizasyon karşılığında bir kazanım olarak değerlendirmiştir.
Öte yandan, Körfez’e F-35 satışının İsrail’in askeri üstünlüğüne ilişkin ABD taahhütlerine zarar verip vermeyeceğine ilişkin iki farklı görüş söz konusudur. Konuya daha tutucu yaklaşanlar, Orta Doğu’da bu tip anlaşmaların ‘kuma yazıldığını’ ve konjonktürün her an değişebileceğini belirmekteler. Nitekim, dönemin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan resmi açıklama, İsrail ile barış anlaşması imzalamış olsa dahi, Orta Doğu ve Arap ülkelerinin F-35’e erişimlerinin olmaması gerektiğini vurgulamıştır.
Bugüne kadar yukarıda aktarılan daha geleneksel yaklaşımın ABD’nin bölgeye silah satışlarına egemen olduğunu belirtebiliriz. Örneğin, Mısır, on-yıllardır İsrail ile diplomatik ilişkileri olmasına rağmen, F-16’ları için AIM-120 AMRAAM görüş-ötesi havadan-havaya füzeleri tedarik edememiştir. F-35 alımı yapması ise mümkün dahi görünmemektedir.
Konuya daha esnek bakan görüş ise, BAE’nin F-35’lerinin, özellikle silah sistem segmentinde, bazı software-tabanlı kısıtlamalara tabi tutularak teslim edilmesi gibi öneriler getirmiştir. Bu durum, 1980’lerde, ABD’nin Suudi Arabistan’a, çok sıkı operasyonel ve teknolojik kısıtlamalar ile havadan erken uyarı ve kontrol uçağı (AWACS) satışını anımsatmaktadır. Suudi Arabistan, o dönemde, söz konusu uçakları sadece kendi hava sahasında kullanmak ve herhangi bir üçüncü tarafa hiçbir şekilde açmamak gibi kesin taahhütler ile alabilmiştir.
Ayrıca, teknik olarak, İsrail’in envanterindeki F-35’ler, (F-35I Adir varyantı), elektronik harp, software (İsrail F-35’leri, bulut-tabanlı ALIS ağına bağlı olmadan faaliyet gösterebilmektedir), silah sistem konfigürasyonu gibi hususlarda diğer F-35 platformlarına kıyasla kayda değer ‘ayrıcalıklara’ sahiptir. İsrail savunma sanayiinin önemli aktörlerinden olan Elbit ve Israel Aerospace Industries, ülkenin F-35 filosu üzerinde, diğer F-35 kullanıcılarında pek de görülmeyen bir hareket serbestisinden yararlanabilmektedir. Özetle, İsrail’in yoğun teknolojik serbesti ile kullandığı F-35’ler, BAE’nin hazır alım F-35 filosuna göre ciddi avantajlara da sahip olmayı sürdürecektir.
Yine de, İbrahim Anlaşması’nın doğal olarak, F-35 teslimatlarını garanti edemeyebileceği açıktır. Bu nedenle, Rafale F4 alımı, belirtilen çerçevede bir ara çözüm olarak görülebilir.
BAE – Huawei 5G Anlaşması ve F-35 Teslimatları Risk Faktörü
BAE’nin F-35 teslimlerinin önündeki belki de daha ciddi engel ise 5G altyapısı ile ilgilidir. Ülkenin Huawei ile 5G teknolojisi anlaşması, ABD tarafından, milyonlarca satır yazılıma, üstün bilişim teknolojisine ve veri füzyonu kapasitesine sahip F-35 için bir tehdit olarak görülmüştür.
Kritik ABD savunma teknolojisinin korunacağına ilişkin diplomatik çabalar yürütülse de, BAE için, Huawei ile 5G anlaşması ve F-35 teslimatı arasında tercih yapma ikilemi, yakında bir siyasi-askeri zorunluluk haline gelebilir. Bu nedenle, BAE’nin Rafale alımının, olası bir F-35 teslimatı sorununda, hava kuvvetlerinin tekno-jenerasyonel niteliklerini tahkim etme hamlesi olması da muhtemeldir.
Hava Harp Paradigmasında Tekno-Jenerasyonel Geçiş Dönemi
F-35 hassasiyetlerini ve Avrupa’nın yakın dönemde ihraç portföyünde olan 5. nesil bir çözümle gelemeyeceğini gören Rusya, özellikle BAE ve Körfez pazarı için, Su-75 Checkmate gibi 4++* (*kimi kaynaklar 5. nesil olarak nitelese de, 4++ sözü edilen platform için daha uygun bir kategorizasyon olabilir) seçenekler sunmaya hazırlanmaktadır.
Fransa, ABD’nin F-35 tereddütleri ve Rusya’nın pazarı zorlama arayışlarının arasında başarılı bir savunma ekonomisi hamlesi gerçekleştirmiştir. Yeni eklentileri ile Thales yapımı RBE2 AESA radarı, modernize edilmiş Spectra elektronik harp kabiliyeti, Meteor görüş ötesi füzeleri ile yeni nesil hava muharebesi yeteneği ve SCALP-ER havadan-karaya seyir füzeleri ile yaklaşık 250km etkili menzilde derin-darbe (deep strike) kabiliyeti gibi etkili bir silah sistem konfigürasyonu, modern Rafale varyantlarında ön plana çıkmakta. Ayrıca, Rafale F4’ün sensör ve veri işleme kapsitesinin de önemli yetenekler içermesi beklenmekte.
Hava harp paradigmasına bir tekno-jenerasyonel geçiş döneminin tam da ortasında bulunuyoruz. Askeri havacılık 4. nesil yeteneklerden (örn. F-16, Mig-29), 5. nesil yeteneklere (örn. F-35) geçiş yapıyor. Körfez Arap ülkeleri, tam da bu dönemde, savunma teknolojileri jeopolitiğini anlamak için kilit önem kazanıyor. Körfez silah pazarı, çeşitli nedenlerle 5. nesilden mahrum kalan ülkeler gibi, 4.5 nesil çözümler için ideal bir saha haline geldi. Rafale’in, özellikle de BAE’nin alacağı F4 varyantının, niteliklerine ve Fransa’nın Orta Doğu silah satışlarına belirtilen vizyon ile bakmakta yarar var.
Kaynak: Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Direktörü Dr. Can Kasapoğlu / EDAM